Ev Eksenli Çalışanlar Alanında Örgütlenme Deneyimleri

Ev eksenli çalışma, kadınlar bakımından yaygın bir iş sahasıdır. Ama bu yaygınlığa uygun bir örgütlenme alanı ve hak tanımından söz etmek mümkün değildir. Çalışma koşullarının düzensizliği, iş güvenliği ve sosyal güvenlik haklarının olmayışı gibi sorunlar, ev eksenli çalışanların başlıca sorunları olarak karşımıza çıkar. Evlerde, merdiven altlarında veya sokak aralarındaki küçücük mekanlarda çalıştıkları için denetim dışıdırlar. Kayıtdışı güvencesiz çalıştıkları için, herhangi bir iş yasasından yararlanma olanakları da yoktur. Tecrit ve dağınık çalışmaları, örgütlenmelerinin önünde en büyük engeldir. Tüm bu olumsuzluklara karşın, dünya çapında ortaya çıkan örgütlenme girişimleri, örgütlenme hakkının somutlaşmasıyla sonuçlanan örnek mücadele yöntemleri ve deneyimleri, çalışan kadınları cesaretlendirip harekete geçirmiştir. Türkiye’de de ev eksenli çalışanlar çeşitli örgütlenme modelleri geliştirerek, bu alandaki dağınıklığı giderme arayışı içindedir. Çok doğal olarak örgütlenecekleri yerler de sendikalardır.
Ancak var olan sendikal yönetimler -birkaç sendika dışında- bu alana ilişkin herhangi bir strateji sahibi olmadığı gibi, ev eksenli çalışanları işçi olarak da nitelemiyor. Sendikaların işçilik anlayışı, salt işyeri ve fabrika düzeni algılayışında kalmış durumda.
Oysa ki, emperyalizmin küreselleşen ekonomisine hizmet eden neoliberal politikalar, mal ve hizmet üretiminde farklı çalışma biçimlerinin yolunu açmıştır. Formel, düzenli çalışma yerini, giderek esnek kuralsız, güvencesiz, kayıt dışı taşeron sistemine, düzensiz yani enformal çalışmaya bırakmıştır. Firmalar, işleri işyeri dışına kaydırarak mal ve hizmet üretimini taşeron alt firmalara, istihdam bürolarına, küçük işyerlerine, atölyelere oradan mahallelere ve evlere doğru yaygınlaştırdı. Elbette en ucuz iş gücü olarak kullanılan kadın emeği de bu süreçle birlikte sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden biçimlendirilmiş oldu. Uluslararası sermaye sınıfının üretim sürecini belirlediği bu kuralsızlık karşısında, sendikalar değişen bu üretim sürecine ayak uyduramadı, buna ilişkin yeni stratejiler geliştiremedi. Sermayenin saldırıları karşısında bir tepki geliştiremediği gibi adeta politikalarına yedeklendi, onların işlerini kolaylaştırdı. İşten atılmalar ve özelleştirmeler sonucunda üye kaybına uğrayarak kan kaybetti. Milyonlarca çalışan, güvencesiz ve örgütsüz bir durumda. Sendikaların bu olumsuzluğuna karşın, çalışanlar örgütlenme istek ve mücadelesi içerisinde. Çünkü işçiler, sermayenin saldırıları karşısında ekonomik demokratik hak ve çıkarlarını güvenceleyecek ve geliştirecekleri emek örgütü olarak sendikaları görüyor. Sendikal örgütlenmenin olmadığı yerlerde başkaca örgüt biçimleriyle karşılaşmak da mümkün. Çalışma grupları, kooperatifler, atölyeler, örgütlenme ağları, sendikal girişimler, platformlar, dernekler çalışanların başvurduğu veya kurduğu başlıca örgütlenme modelleridir.
Ev eksenli üretim süreci içerisinde yer alan kadınların başvurduğu bu modellerden birisi Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Grubu’dur. ILO’nun 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’ni benimseyen ve bu doğrultuda il ve ilçelerde çalışma atölyeleri oluşturan bu grup, ev eksenli çalışan kadınlar arasında çeşitli incelemelerde bulunmuş ve kadınların örgütlenme, sosyal güvenlik hakkı gibi öncelikli taleplerini açığa çıkarmış.
Bu grup; Van, Muğla, Sincan, Antalya, İstanbul, Sivas, Gaziantep gibi il ve ilçelerde yaptığı alan çalışmalarında, ev eksenli çalışan kadınların yaşadıkları sorunların çözümünün, sosyal güvenliklerini elde etmelerinin ve iş güvencesine kavuşmanın ön koşulu olarak örgütlenmek istediklerini belirtmişler. Örgütlenmenin kendilerine görünürlük kazandıracağını, haklarını elde etme mücadelesi doğrultusunda baskı grubu oluşturma imkanını sağlayacağını ifade etmişler. Örgütlenmenin sendikalara üye olmanın yolunu açabileceğini, iş bulmayı kolaylaştıracağını ve pazarlık güçlerini artıracağını söyleyen kadınlar, örgütlenmenin kendi aralarındaki sosyal dayanışmayı kuracağını, bilgi ve becerilerini geliştirmek için eğitim imkanlarının sağlanacağını düşünüyorlar.

Sendikal Örgütlenme Deneyimleri
Dünyada ve ülkemizde bazı işçi sendikaları ve konfederasyonlar, enformal çalışanları -buna ev eksenli çalışanlar da dahil- örgütlenmesi gereken kesimler olarak görüp kendi bünyesinde örgütlemeye yönelmiştir.
Uluslararası sendika konfederasyonlarının enformal çalışanlara ilişkin yaklaşımları ve politikaları, üretim sürecinin çok gerisinde seyreder. 90’lı yıllarda enformal çalışanlara yönelik bazı tavsiye kararları alırlar.
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu ICFTU, enformal çalışmanın bir tercih değil, işçilere dayatılan bir biçim olduğunu ve yasal olarak örgütlenemediklerini, ancak ilgi gösterildiği takdirde bunun sağlanabileceğini kabul etmektedir. Üyesi sendikaların bu amacı gerçekleştirmek için yapabileceklerini belirlemiş ve tavsiye kararı haline getirmiştir.
Dünya Sendikalar Birliği (WCL), bir adım daha atarak bu alana ilişkin bağlayıcı bazı kararlar alır. 1997 yılında gerçekleştirdiği 24. Kongresinde, enformal sektörü 1998-2002 dönemini yönelim önceliklerine dahil eder. İnsanların fakirlik ve seçeneksizlik yüzünden kayıtdışı ve güvencesiz çalıştıkları belirlemesiyle, enformal çalışanların asgari yasal işçi haklarından yararlanır hale getirilmesi mücadelesine vurgu yapar.
Sektörel bazda örgütlü bazı sendika ve konfederasyonların da bu alana ilişkin araştırmaları söz konusu. ICFTU’ya bağlı Tekstil Federasyonu’nun bazı araştırmaları ve ayrıntılı kararları bunlardan biridir.
Kanada, Avustralya, İtalya, Almanya, Portekiz, Hollanda, İrlanda, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya, Senegal gibi ülkelerde bölgesel ev eksenli çalışanların örgütlülükleri ve sendikaları bulunmaktadır.
Portekiz Madeira Nakış İşçileri Sendikası: Özerk bir ada olan Madeira adasında turistlere ve ihracata dönük hediyelik eşyalar, havlu, çarşaf, giysi gibi ürünler, daha çok ev eksenli işçiler tarafından üretilir ve ada bu anlamda bir merkez niteliği de taşır. Örgütlenme süreci ilk olarak 1937’de kurulan nakış işçileri derneği ile başlar. Üyeleri, nakışçılar ve bu işi yapan işverenlerdir. 1975 yılında bu süreç sendikalaşmaya dönüşür. Kadın üyelerin belirlediği ve kadın sendika başkanını seçtiği yeni bir yönetim oluşturulur. Sendika yönetimi, bu sektöre iş yapan ev eksenli çalışanları da üye yapma kararı alır ve bu karar doğrultusunda ev eksenli çalışan kadınlar arasında örgütlenme faaliyetlerini başlatır. Mektuplaşma, kapı kapı dolaşma, toplantılar yapma şeklinde sürdürdükleri örgütlenme faaliyetlerinde, kadınları işçi olduklarına ikna etme çalışması yürüterek ilgilerini sendikaya çekerler. 1976 yılında hükümet, ev eksenli çalışanların da işçi olduğunu kabul ederek örgütlenme hakkı tanır. Bu hakkın elde edilmesiyle birlikte üye sayısında bir artış sağlanır ve iki bin kadın sendikaya üye olur. Sendika 1979 yılında ev eksenli çalışanların sosyal güvenlik hakkını elde eder. Böylece nakışçılar, emeklilik ve hastalık iznini kullanır. Daha sonraki yıllarda, yasal işsizlik yardımı, kadınlara erken emeklilik hakkı elde edilir. Sendika, 1996 yılından itibaren hasırcıları da örgütlemeye başlar. 2000 yılında üye sayıları 8 bine ulaşmış durumdadır.
Avustralya Tekstil, Giyim ve Ayakkabı İşçileri Sendikası (TCFUA): Hem kendi sektörlerindeki işçileri hem de ev eksenli işçileri üye alan bir sendikadır. 1986 yılında politikasında değişiklik yapan sendika, ev eksenli çalışanlara yönelerek çeşitli araştırmalar yapar ve bu alana ilişkin deneyimleri inceler. ev eksenli çalışanların kadın ve özellikle göçmen olmaları nedeniyle, sömürüye, şiddete, baskıya daha açık olduğunu ortaya koyar. 1987 yılında iş yasalarında yapılan değişiklikle, ev eksenli işçilerin çalışma ve ücretlerinde iyileştirmeler sağlanır. Onlar da formal alandaki işçilerin haklarına yakın haklardan yararlanmaya başlar. Yasal ücretlere uygun ücret, çalışma saatleri, yıllık izin, yıllık ücret zammı ve fazla mesai ücreti gibi hakları işverenle yapılan sözleşmelerde yer alır.
Sendika, on yıl içinde çeşitli kampanyalar düzenleyerek, ev eksenli çalışanlara ulaşma, onları yasal hakları hakkında bilgilendirme ve sendikaya üye olmalarını sağlamaya çalışmıştır. İlk aşamada hayata geçirdiği kampanya, ev eksenli çalışanlara yasal haklar ve sendikanın politikaları hakkında bilgilendirme aydınlatma çalışmasıdır. Bu kampanya sürecinde göçmen işçileri de kapsayacak 14 dilde ayrı broşürler çıkarılır, göçmenlere yönelik radyo ve gazetelerde çeşitli bilgilendirme ve yazılar yayınlanır. Yine aynı sendika tarafından göçmen işçilerle kendi dillerinde yaygın toplantılar gerçekleştirilir. Bu kampanyada binlerce ev eksenli çalışan kadınla doğrudan ilişkiler kurulmasına karşın az sayıda üye kaydı yapılır.
Sendika 1990 yılında sona erdirdiği kampanyanın ardından, ev eksenli çalışanların diğer üyelerle aynı şekilde örgütlenmesine karar verir. Topluluklar temelinde örgütlenmelerini savunur. Bu karar, ev eksenli çalışanların ilgisini zayıflatıcı bir rol oynar. Çünkü, dağınık ve tecrit koşullarda çalışan bu işçileri örgütlemek özel yöntemleri gerekli kılmaktadır. Onlarla ilişkilenmek, ikna etmek ve işçi olduklarına inandırmak gerekir. Bir işletme sisteminde çalışmadıkları için, topluluklar halinde üyelikleri de beklenemez. Bu beklenti, daha sonra TCFUA’nın bu alandaki faaliyetlerini zayıflatıcı bir rol oynamıştır.
1993 yılında Avustralya merkezi hükümet, uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda bir dizi karar alır. Bu kararların ardından yapılan yasal düzenlemelerle başta işçi haklarında ciddi kısıtlamalara gidilir. Uygulamaların en ciddi örneği, işçi ücretlerinin düşürülmesidir. Bu politikanın ilk ve keskin yansıması ev eksenli çalışanlar üzerinde olur.
Sendika, işçi haklarının kısıtlanmasının, üretim sürecinin yeniden yapılandırılması anlamına geldiğini ve küresel bir zincirle karşı karşıya olduğunu gördü. Bu zincirin bir ucunda uluslararası tekeller diğer ucunda ise fabrikada ve evde çalışanlar vardı. 12-18 saat evde çalışan bu işçiler, yasal haklarından yeterince haberdar olmadığı gibi, işverenler de zorunlu oldukları yükümlülükleri yerine getirmemez.
Sendika, bu gelişmeler ışığında 1994 yılında yeni bir kampanya başlatır. Bir yandan üretim zincilerini izlerken, diğer yandan ev eksenli çalışanlarla yakın ilişkiye geçmeye başlar. Çeşitli yöntemlerle ilişkilenen ev eksenli işçiler, çalışma koşullarını deşifre ederler. Baskı, taciz, tehdit, şiddet gibi muamelelere maruz kaldıklarını bildirirler. Özellikle Çinli ve Vietnamlı kadınlar kölece çalışma ortamları hakkında bilgi vererek, korkunç bir sömürü ve baskı altında çalıştıklarını kamuoyuna yansıtırlar. 1995’te bu kampanya sürecinde elde edilen bilgiler doğrultusunda “Modanın Gizli Bedeli” adlı bir rapor hazırlanır ve kamuoyun bilgisine sunulur. Enformal çalışmanın omurgasını oluşturan ev eksenli işçilerin çalışma koşulları ve nasıl azgın sömürü dişlileri arasında ezildikleri gözler önüne serilir. Bu rapor ve kampanya süreci, Asyalı kadın işçi dernekleri ve örgütlerinin ilgi ve desteğini de harakete geçirir.
Sendika, sürdürdüğü kampanyanın ikinci adımında taban örgütlerinin oluşturulması için eğitim faaliyetlerine ağırlık verir. Yerel liderler yetiştirmeye öncelik veren sendika, ortak bir dilin oluşturulması için de, ingilizce dil kursları açar. Bu çalışmalar, sendikayı çeşitli grupları ile buluşturur ve yaygın taban örgütleri kurulur. Dinsel gruplar, kadın örgütleri, adalet komiteleri, yardım örgütleri, ulusal öğrenci birlikleri ile ülke ya da eyalet düzeyindeki kurumların örgütleri, sendikanın destekçi örgütleri haline gelirler. Sendika bu güç birliği içinde 1997 yılında “Adil Giyim Kampanyası”nı başlatır. Bu kampanyanın amacı, uluslararası firmaların teşhirine dayanıyordu. Üretim süreçlerini izleyen sendika, tüketicilere işçilerin hangi çalışma ortamlarında ve sömürü altında çalıştıklarını görsel, yazınsal bilgilendirmeler, çeşitli protesto eylemleri gibi birçok meteryalle anlatarak firma teşhiri yapar. Bu teşhir baskılaması Avusturalya’daki moda sanayini etkilemiştir. Moda sanayi işverenleri sendika ile görüşmek zorunda kalır ve evde çalışan işçilerin haklarında iyileştirmeler üzerine anlaşmaya varılır. Firmalar, ev eksenli çalışan işçilerin asgari ücret almasını, yasaların gerektirdiği sosyal yardımlardan yararlanmasını, taşeronların ve şirketlerin ayrıntılı bilgi vermesini ve sendikanın çalışma koşullarını tekip etme yetkisini tanımak zorunda kalır. Sendika, özellikle izleme yetkisi dahilinde ulusal ve uluslararası şirketleri izleyerek bunlardan bazılarına yeterli koşulları sağlamadığı için davalar açmış, Nike ve Adidas’a karşı açtığı davalarda, Adidas uzlaşma yolunu seçmek zorunda kalmıştır.
Avusturalya Tekstil, Giyim, Ayakkabı İşçileri Sendikası TCFUA, ev eksenli çalışanların yasal haklarını elde etme mücadelesi, hükümetin bu işçilere yönelik kısıtlama politikalarını geri aldırdı. Sendika sayesinde birçok reformlar yapıldı. Birçok eyalette konfeksiyon işçileri yasal işçilik haklarından yararlanıyor. Avusturalya’daki “Evde Çalışan İşçiler Uygulama Yasası” dünyada bu alana ilişkin en iyi yasa olarak adlandırılıyor. Sendika, bu alanda 10 yıl önce çalışanların sayısının 30 bin olduğunu ve son yıllarda bu sayının 330 binlere ulaştığı bilgisini veriyor. Buna karşılık ev eksenli çalışanların sendikaya üyelik sayısının hala çok yetersiz olduğunu belirten sendika, bu alanda örgütleme yapacak sendikaların, bu işçilere ulaşmak ve örgütlemek için çalışmalarını buna uyarlamalarının önemine dikkat çekiyor.
Hindistan- Serbest Çalışan Kadınlar Örgütü (SEWA): SEWA, 1972 yılında Hindistan’ın Ahmedabad kentinde kadınlar için kurulan bir sendika. SEWA’nın kurucuları, Hindistan’ın en büyük Tekstil İşçileri Sendikası TLA’nın bünyesinden çıkmıştır. Dünyadaki en eski ev eksenli çalışan kadınlar sendikasıdır ve en çok üyeye sahiptir. 2002 yılına geldiğinde üye sayısı 250 bini aşar. ev eksenli çalışanlar kayıtdışı oldukları için yasal olarak sendika üyesi olamıyor. SEWA, bu anlamda 7 yıl süren bir hukuk mücadelesi sonucunda yasal sendika hakkı kazanır ve kendini işçi sendikası olarak tescil ettirir.
SEWA’ya üye olan işçilerin profilleri çok değişik. Üyelerinin hemen hemen tümü enformal işlerde düzensiz çalışıyor. ev eksenli çalışan kadınlar, sokak satıcıları, temizlik işçileri, atık kağıt toplayıcıları, inşaat ve tarım işçileri bu sendikanın üyeleri arasındadır. Oran olarak üyelerinin üçte ikisi sokak satıcısı, üçte biri ev eksenli çalışanlardır. Üyelerinin çoğu yoksulluk sınırının altında ve sosyal güvenceden yoksun yaşayan kadınlardır.
Sendika, ev eksenli çalışanların yaptığı iş üzerinde söz ve denetim sahibi olmasını ve bu işçilerin sosyal güvenlik haklarına kavuşmasını öncelikleri olarak görüyor ve önemsiyor. Bu amaçla, ev eksenli çalışan işçilerin ve üyelerinin çeşitli emek kooperatifleri gibi örgütlenmelerine yardımcı oluyor. Bu tür örgütlenmeler, çalışanlar arasında yardımlaşma duygusunu geliştirdiği gibi yeni istihdam yaratma olanağını da sağlıyor. Kooperatif yönetimleri aynı zamanda bir örgüt olma özelliği de taşıyor. Sendika, böylece örgütlenme seferberliğini, daha iyi istihdam koşulları yaratma faaliyetleri ile de birleştirmiş oluyor.
SEWA, bu işçileri örgütlerken, diğer yandan yoksul ve güvencesiz üyelerine yönelik tekstil alanında mesleki eğitim, sağlık hizmetleri, üyelerine pazarlarını genişletebilme olanağı, yine üyelerinin kullandığı iş aletleri ve makinelerinin sağlanması gibi birçok dayanışma hizmetleri de veriyor.
Sendika, 1975 yılında kurduğu bankasıyla üyelerine kredi sağladı. Üyesi yoksul kadınlara verdiği kredilerle, pazar ve kaynak bulabilmelerine destek verdi. On binlerce yoksul kadın bu bankadan aldığı küçük kredileri kullanabilme olanağına kavuşuyor. Bunun yanısıra, üyelerinin eğitim, tamir, ev onarımı gibi çok çeşitli harcamaları için kredi vererek kaynak sağlıyor.
Kadınların küçük üretim alanında mikrokredi sistemiyle desteklenerek çalıştırılması uygulaması, Hindistan merkezli bir sermaye hareketi olarak bütün dünyada da yaygınlaştırılmıştır. Ama SEWA’dan farklı olarak uluslararası bankalar üzerinden örgütlenen ve geliştirilen bir süreçtir bu.
Güney Afrika- Serbest Çalışan Kadınlar Sendikası (SEWU): SEWU, 1974 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Durban kentinde kurulmuştur. Hindistan’daki Serbest Çalışan Kadınlar Örgütü SEWA’dan esinlenerek aynı stratejiyi uygulamıştır.
Önceleri küçük bir birlik olarak faaliyetlerine başlayan bu örgüt, kendi hesabına çalışan ve üçten fazla kişi çalıştırmayan, geçici iş yapan, hiçbir sendikaya üye olamayan, evin geçimini üstlenmek zorunda kalan kadınları bir araya getirme amacıyla faaliyetlerine başlar.
Sendikanın ilk temas ettiği kesim, sokak satıcısı kadınlarla, ev eksenli çalışan kadınlar olur. Sokak satıcısı kadınlar, zanaat işleri, otlarla ilaç, plastik su kapları, otobüs yolcularına yastık ve yaygı yapımı, sebze, meyve ve bira satışı gibi birçok işi yapmaktadır. ev eksenli çalışanlar ise daha çok dikiş, örgü ve seramik gibi işler üzerinde yoğunlaşmaktadır.
SEWU, Hindistan’daki kardeş örgütü SEWA ile işbirliği içinde yasal iyileştirmeler sağlamak için birçok eylem ve polisle çatışmalara girdi. Yetkililerle görüşmeler sonucu, sokak satıcılarının daha iyi koşullarda çalışabilmelerine olanak sağlayacak düzenlemeler yapılmasını sağladı. ev eksenli çalışanlara iş almada ve bu pazara erişmede kolaylıklar sağlamayı başardı. Yasal sorunların çözümünde, çocuk bakımında, küçük krediler almada, mesleki beceriler edinmede gibi birçok konuda kadınlarla dayanışma içinde bulundu.
Kırsal kesimlerde ve kentin varoşlarında şubeleri bulunan sendikanın, büyük kentlerde üye sayısı da bir hayli fazlalaşmıştır. 1999’da sendikanın üye sayısı 2.500’e ulaşmıştır. Faaliyetlerini sürdüren sendika üye sayısını giderek artmıştır.
SEWU, uluslararası ilişkiler ve ortak çalışmalar alanında da önemli bir nitelik ortaya çıkarmıştır. Afrika kıtasında hükümet dışı örgütlerin katılımıyla “Enformal Çalışma” konulu atölye çalışması gerçekleştirir. Afrika’nın Gana, Fildişi, Benin, Toga ve Senegal gibi ülkelerinde enformal çalışmaya ilişkin incelemeler yapar. Bu incelemeler sonucunda, üretimin yeniden yapılandırılması sürecinde, İMF ve Dünya Bankası destekli uyum programları sonucu, özelleştirmelere bağlı işten atmaların yoğunlaşması ile formal sektörde örgütlü işçilerin sendika üyeliklerinin giderek eridiğini, bu anlamda sendikaların kan kaybettiğini tespit eder. SEWU’nun bu çalışmasının ardından, adı geçen Afrika ülkelerinde sendikalar yüzünü enformal, kayıtdışı çalışanlara yönelterek sokak satıcılarını, zanaatkarları, geçimlik çalışan tarım işçilerini örgütlemeye başlar.

Uluslararası Ev Eksenli Çalışan İşçiler Ağı: HomeNet
Ev eksenli çalışan örgüt temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası bir örgüttür. Kısa adıyla HomeNet olarak ifade edilen bu örgüt, 1994 yılında kuruldu. HomeNet’in 38 ülkeden 70 üyesi bulunmaktadır. Türkiye’den Van, İstanbul, Muğla’dan ev eksenli çalışan kadın grupları ile Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu da bu örgüte üyedir.
HomeNet, üyeleri arasında bilgi, deneyim, birikim paylaşımını sağladığı gibi, kendisine bağlı kadın örgütlenmelerinin yerellerinde yürüttükleri çalışmalarına destek veriyor. Uluslararası kampanyalar örgütlüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)’nun, Evde Çalışma Sözleşmesi’ni kabul etmesi, bu örgütün yürüttüğü kampanyalar sonucunda olmuştur.
Türkiye Ev Eksenli Çalışanlar ve Örgütlenme Sorunları
Türkiye’de ev eksenli çalışanlar halen sendikalara üye olamıyorlar. 1995’ten beri süren örgütlenme faaliyetleri, 1999’da Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu’nun kurulmasıyla hız kazanır. Bu alana ilişkin çalışmalar iki ana damarda yürütülüyor: İlki, ev eksenli çalışanların yerellerde kendi formel veya enformel örgütlerini kurmaları. İkincisi ise ev eksenli çalışanların ülke ölçeğinde ortak taleplerini dile getirmek ve birbirlerini desteklemek üzere bir dayanışma ağı oluşturmak.
Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu, ev eksenli çalışmanın ve ev eksenli çalışanların görünürlük kazanması, bu alanda bir ülke politikası oluşması için uyguladığı stratejilerin başında, yerel atölyeler düzenlenmesi geliyor. 2001 Mayısı’ndan bu yana, Van’dan Antalya’ya, Urfa’dan Samsun’a, İzmir’e, İstanbul’a, Ankara Sincan’a dek çeşitli yerlerde düzenlediği yerel atölyeler sonucunda çeşitli yerel ev eksenli çalışan grupları ortaya çıktı.
Yerellerdeki ilk tüzel örgüt, İstanbul Avcılar’da 2002 Haziranı’nda kurulan Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi. Avcılarda kurulan kooperatifin medya aracılığıyla duyulması, yankı uyandırması sonrasında bir çok bölgede konu daha fazla ciddiye alınmaya başladı. Bu aynı zamanda, evde çalışan kadınların örgütlenmeye başlaması anlamına geliyordu.
Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi, Türkiye’de bu alanda ilk olma özelliği taşıyan bir kooperatiftir ve yenilerinin açılmasına da öncülük eder. Kooperatif üyeleri kurulma aşamasında zorluklar çektiklerini, Türkiye’de kendilerine örnek oluşturacak bir yapı olmaması nedeniyle sıkıntılar yaşadıklarını belirtiyorlar. Kooperatifin gelecekle ilgili hedeflerini Kooperatif’in Yönetim Kurulu Başkanı şöyle açıklıyor: “Kooperatifler birliğini oluşturmak en büyük hedefimiz… İlerisi için de büyük hedeflerimiz var tabii ki: bizim sendikalı olabilmemiz gibi, kendi sendikamızı kurmamız gibi. Gelecek için; bireysel yatırılan sigorta primlerinin aşağıya çekilmesi, büyük firmalarla işbirliği yaptığımız zaman ordan asgari ücret alma, iş ücretlerini artırma gibi çok çok büyük projelerimiz var.”
Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, bu sömürü mekanizmasının önemli bir halkası olan aracıları (taşeronlar) ortadan kaldırmayı başarmış.
Kuştepe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi: Avcılar Kooperatifi modelinden hareketle kurulan Kuştepe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, aslında bir mezuniyet tezinin pratiğe dönüşmüş hali olarak başlamış. “Kadınlar, Kuştepe’de nasıl üretici olabilir?” sorusuna cevap arayan Bilgi Üniversitesi’nden dört öğrencinin çabalarıyla kurulan kooperatifin toplam 8 üyesi bulunmaktadır. Kuştepeli kadınlar, Avcılar’daki hemcinsleri gibi türlü zorlukları aşarak değil, sadece bir imza atarak kooperatif sahibi olmuşlar. Kurucu üyeler, kooperatife kira ödemediklerini, kuruluş aşamasında da hiçbir masraf yapmadıklarını belirtmişlerdir. Kuştepe kooperatifi Şişli Belediyesi’nden destek almaktadır.
Bunun dışında tüzel kişilik edinmemiş ama düzenli ve başarılı çalışmalar yürüten gruplar da bulunmakta. Bunların en önemli örneklerinden biri, Muğla Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Pazar Grubu. 2002 yılında bir araya gelen kadınların oluşturduğu Pazar Grubu, o günden bu yana birlikte iş yapma deneyimi biriktiriyor. Deneyim birikiminde belirli bir aşamaya gelmeden tüzel kişilik kazanmayı tercih etmiyorlar.
2005 yılında kurulan Ödemiş Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi, bu alanda örgütlü tüzel kişilik kazanmış örgütlenmelerden bir başkasıdır. Faaliyetleri dokuma, iğne oyası ve benzeri el işleridir. 2007 yılında kurulan Kozadan İpeğe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi ise bakliyat torbaları, bez çanta dikimi, şarap şişesi aksesuarları, takı, giysi gibi üretimler yapmaktadır.
Bunların yanısıra Aydın, Sivas ve 20 ayrı il ve ilçeyi kapsayan yerelde çeşitli ev eksenli çalışan kadın grupları veya gruplaşmaları vardır.
Bu alanda çalışmalar yürüten kadın kooperatifleri 2000 yılından beri yerel düzeyde kadınların kendileri için kalıcı hizmetler yaratabilmeleri, önceliklerini ve ihtiyaçlarını gündeme getirebilmeleri, kadınları güçlendirmeye yönelik politikaların ve kaynak aktarımlarının sağlanabilmesi için çok önemli bir hareket başlattılar. Süreç içinde kadın kooperatifleri konusunda deneyimler ortaya çıkmaya başladı ve kooperatifler arasında bilgi ve deneyim paylaşımı sağlandı. Buradan yola çıkarak, 2008 yılında kadın kooperatifleri bir araya geldi ve Kadın Kooperatifleri İletişim Ağı’nı oluşturdular. Halen faaliyetlerini bu eksen üzerinden yürütüyorlar.
Türkiye HomeNet Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı: 1994’ten beri faaliyetlerini sürdüren Ağ, 2004 yılında 1. Ülke Konferansını gerçekleştirmiştir. Girişim ve gelişme düzeyindeki örgütlenme, 2008’de Türkiye HomeNet ev eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı’nın kurulmasıyla önemli bir aşamaya gelmiştir. 2008’in sonunda ise bu örgütlenme süreci sendika girişimine dönüştürülmüştür.
Ağın kurucusu kadınlar kamuoyuna dönük yaptıkları açıklamalarında, sadece ev eksenli çalışmada değil, her tür esnek, kayıtdışı, güvencesiz çalışmada kadınların çoğunluğu oluşturduğunu belirtiyorlar. Kadın iş gücünün ucuz ve emeğinin karşılıksız oluşu nedeniyle işverenler tarafından özellikle tercih edildiğine ve yaygın olarak kullanıldığına dikkat çekiyorlar. Bu nedenle, ev eksenli çalışanların çıkarlarının, bir bütün olarak bu çalışma tarzını bir zorunluluk haline getiren sistem karşısında ortak olduğunu söyleyerek, tüm güvencesiz çalışanlara ve kadınlara güç birliği çağrısı yapıyorlar.
Yayınladıkları sonuç bildirgelerinde;
“Bizler işçiyiz. Ama çalışması görünmeyen, emeği yok sayılan, işçi olduğu tanınmayan işçileriz. Çalıştığımız bile kabul görmeyince, işçiliğimizden doğan haklarımız da tanınmaz. Sosyal güvencemiz yok, sosyal güvenliğimiz yok. Güvenceli çalışan işçilerden tek farkımız, işverenin işyerinde çalışmıyor oluşumuz. Yoksa bizler de tıpkı diğer işçiler gibi, geçimimizi sağlamak üzere çalışıyoruz” diyorlar.
Ev eksenli çalışanlar, yasal işçilik statüsünün ve iş yasalarının gereklerinin kendilerine de uygulanmasını istiyorlar ancak sesleri henüz bir karşılık bulabilmiş değil. Bu alana yönelik 10 yıldan fazla bir süredir örgütlenme faaliyetleri yürüten bu örgütler, sendikaların, kanun yapıcıların gündemine girebilmek için çeşitli etkinlikler, toplantılar, kurultaylar yaptılar/yapıyorlar.
Yerel bağlamda atölye çalışmaları, ulusal düzlemde ‘Ulusal Kongre’, ‘Kamu Politika İzleme Toplantı’ları dahil çeşitli etkinliklerle sorunun görünürlüğünü ve hukuki taleplerini kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu çalışmalar, şimdilik kendi öz güçlerine dayanarak ilerlemelerine ve görünürlük sağlamalarına hizmet ediyor. Tabi bundan sonrası açısından da, dünya deneyimleri ışığında yaptıkları ve programlarına aldıkları mücadele kararları geleceklerini belirleyecek.

Categories: Sosyalist Kadın 7 | Yorum bırakın

Yazı dolaşımı

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.